YAZA GİRERKEN SEKTÖRÜN HAVASI
Değerli okuyucularımız, havaların ısındığı, yazı karşılamaya hazırlandığımız bu gülümseten günlerde tüm okurlarımızı saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Havalar iyi ama sektörün havası ne durumda? Birkaç farklı pencereden bakarak günümüzü ve önümüzdeki süreci yorumlamaya çalışalım.
Sektör 2017’ye tüm olumlu koşul ve destekleri alarak başladı. Faiz oranlarının uygunluğu, KDV oranlarında yapılan düzenlemeler, yabancıya sunulan imtiyazlar, konut projelerinin yirmi yıla kadar varan vade kolaylığı, birçok projede beş yıla kadar sıfır faizle taksitle konut edinme fırsatı vs. Zaten inşaat sektöründe devletin her zaman için taşın altında elinin olduğunu görüyoruz. Ülkenin her yanı şantiye alanına dönmüşken ve ülke ekonomisindeki en büyük güvence olarak inşaat sektörüne bel bağlanmışken bunun aksini de düşünmek ve beklemek yanlış olur. Zira inşaat sektöründeki bir tıkanmanın, bir tökezlemenin dahi domino etkisiyle mali piyasaları vurması kaçınılmazdır.
İlk üç aylık sonuçlara bakarsak, konut satışlarında ilk çeyrekte geçen yılın verilerine göre yaklaşık %7,5 civarında bir artış olduğunu gördük. Bu artışı küçümseyemeyiz ancak bütün bu olumlu koşullar çerçevesinde, konut alıcılarına adeta “haydi artık ne bekliyorsun” şeklinde verilen mesajlara rağmen, sadece %7,5 oranında bir artışın gerçekleşmesi çok da heyecanlandıran bir başarı değildir. Tüm iyi oyuncuları bünyesinde barındırmasına rağmen maçlarını zar zor kazanan bir futbol takımı görüntüsündedir bugün piyasa rakamları. Maçı kazanan ama böyle de fazla gitmeyeceğini hissettiren bir takım havası var piyasada. Zaten bütün bu destekler ve düzenlemelerden başka ne kaldı yapacak? Üreticinin satışlara ivme kazandırmak için fiyatları düşürmesini beklemek zaten hayal bile değil ülkemizde.
Değerli okuyucularımız bundan sonrası için biraz siyasi ve ekonomik gelişmelere odaklanmak gerekiyor. Referandumun meşruiyeti tartışmaları halen devam ederken, önümüzdeki süreçte belki de bir erken seçime tanıklık edeceğiz. Erken seçim olmaz normal takvim süreci işlerse 2019’da başkanlık seçimi kaçınılmaz. Konut alıcısı bu süreçte nasıl bir refleks verecek, satışlar mevcut hacmini koruyacak mı, artacak mı, düşecek mi, bunlar cevap aranan sorular.
Birçok ekonomiste göre çizilen pembe tablolar arkasında bir enkaz var ve bu enkazın ortaya çıkması an meselesi. Eğer bu tez gerçekleşirse döviz ve faizi frenlemek mümkün olmaz. Dövizin ve faizin ağır bir şekilde varlığını hissettirdiği bir piyasada konut satışlarının rekor peşinde koşmasını beklemek aşırı hayalcilik olur. Konut alıcısı kullanım ve yatırım beklentisiyle hareket eder. Ülkemizde konut stoğu lüks konut grubundadır. Lüks konut alıcısı gelir düzeyi yüksek, eğitim seviyesi iyi, muhtemelen birden fazla gayrimenkulü olan, bir konuttan kullanım beklentisinden ziyade statü ve yaşam tarzına bedel ödeyen ancak bir o kadar da ekonomideki gelişmeleri takip eden ve diğer yatırım araçlarını mercek altında tutan bir hane halkıdır. Bu nedenle dövizdeki ve faizlerdeki en küçük kıpırdanma belirtileri bile lüks konut satışını yavaşlatır, hatta durma noktasına getirir.
Ekonomideki tablomuzun yanı sıra ülkemizin güneyindeki gelişmeler, Avrupa Birliği ile geldiğimiz süreç ve buna benzer birçok konuda çözülmesi gereken sorunlar da siyasi otoritenin önünde bekliyor.
Ben yine de başkanlık seçimine kadar olan süreçte ekonomimizde gerçek durum ne olursa olsun, ciddi bir patlama gerçekleşmeyeceği daha doğrusu yapay çözümlerle de olsa buna izin verilmeyeceği düşüncesindeyim. Zira ekonomik kriz başka bir şeye benzemez, en katı fanatik destekçileriniz bile gelirini-işini kaybettiği noktada sizi terk eder. Dünyadaki örneklerini bir tarafa bırakalım 2001 de bunun örneğini ülkemizde de gördük; %20’nin üzerinde oyları olan partilerin ekonomik kriz sonrası adeta paspas olduklarına şahit olduk. Siyasi otorite bu gerçeğin bizden çok daha fazla farkındadır. Önümüzdeki süreçteki gelişmeler sektörün yönünü belirleyecektir.
Sağlıcakla Kalın...
https://twitter.com/ErolCanbay2
https://www.facebook.com/erol.canbay.9